Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mücella'ya Müptela İki Mecnun

Fiyakasını güllüğünden almış nazenin bir yarenim vardı. Yaren dediysek, kavuşmak bir rüyaydı. Fiyaka bu ya, yalnız baharda değil; her Allah’ın mevsiminde muhtelif renklerde parlardı. Netekim hazan gülü diye tanınmışlığı da vardı mahallece.   Ona bu şânı veren müstesna rayihasıydı. Zemberek misali kurulup toplanın etrafıma bey ağabeyler. Toplanın ve kulak verin yankısız bir aşkın neşvesiz teranesine. *** O’nu evvela bir iskele vapurunda, küllükten bozma gri gökyüzüne dalgın dalgın bakarken gördüm. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İnceden de yoklamıyor değil hani. Bir asumana bir de hatuna bakıp içleniyorum. Delikanlılık libasında cepken bulunmaz. Zira delikanlının hissiyatı bilcümle sözlerindedir. Ben de sustası dilinde, yüreği elinde muteber bir delikanlıyım ya. Tuttum ellerinden kızın.   Şöyle usulca ilişip Garipçe’li Zülküfyar Efendi’nin müşeyyed bir dizesiyle dünyasına girdim ansızın: Ah! Gözlerin müşrik eder müptelasını Asumanı kıskandıran zarif gözlerin… Pek tab

Dushara'nın Üç Yüreği

*** Beni yaşatan üç yüreğim varmış. Sonuncusunu gömerken fark ettim bunu. Dördüncü bir şansım olsaydı eğer, onu da diğer üç gömülü yüreğin yanına gömüverirdim. *** Şöyle demişti bana giderken aziz Marko: Detaylarda kaybolmalısın. Detaylarda kaybolursan, ortada seni boğan bir detay kalmaz.  Kerameti kendinden menkul pespaye bir dilencinin boş dileklerinden hallice bir yaşantım vardı. Cebimde bir nazarlık kurşun parası, dilimde yarım yamalak bir Frenk havası. Yürümek hayal kurmak demekti pek tabii o zamanlar. Eh, kurulan hayalleri yerle bir eden birileri de bulunur hep ya. Kubbeli bir camii avlusuna sırtını dayamış; öğle sıcağına okkalı küfürler savuran esrik bir ayyaşın serzenişleri mesela. Ne bölüyorsun be adam! O kubbelerin altına yüreğimi gömdüm ben. Var mı bir gömü bundan âlâ? Ayyaşın katmerli ıstırabını dinliyorum: - İçtikçe biten şarabı neyleyim hah! Eee düş biterse de, yaşam biter mi? Sonra bitmemiş bir yaşamda düş hiç biter mi? Dedim, ya ayyaşı anlamalı veyahut bir baş

Müptela

Resim
Gam-güzar olur ruhumda akşamüstü bir ses, Sessizliği bozarken dudaklarındaki nefes Öyle bir leyl-i nevbaharın evvelindeyim ki; Senden özge solmuş gibi hayalimde herkes... Gün ışığı nasıl sızıyorsa içeri penceremden, Sızıyor bakışların ruhuma her gün yeniden İnsicamın günlerime yankısıdır bu Sözlerin alevcesine aydınlatırken ufkumu... Senin bulutların bana merhameti anlatırdı, Ruhum yağmurlara karışana dek ıslanırdım. Müptelayım aşkına, fikrin hiç sönmedi serden, Yalnız seni okudum aşka dair cümle eserden Benimle sonsuzluğa kavuşacak aramızdaki sır, Bitmeyecek bende sevgin geçse binlerce asır Ah, bir gidişin var senin Beşiktaş'ta iskeleden... Bulamazsın baksan dahi arkandan bir el eden Yıkıl! Ey benim hüzne yüz tutmuş aşiyanım. Yıkıl! Şimdi yalnızlığın bahçesinde giryânım... Budur senden uzak gönlümün günbegün ahvâli. Özlemim öyle derin; hüznüm öyle demirbaş ki...

Bekle Beni

Resim
Yüzün, baharı getiren yağmurun her bir parçasında Aşkın, bu cihânın sonsuz ve onulmaz akışında Gönül limanımı tarumar eden bir fırtına ortasında Bekle beni, günler usul usul yalnızlığa dönüyorken. Seyret, ilkbahar gecesi incelen bir tül gibi yağmuru Kalmasın gözlerinde dünden ne bir yaş ne de buğu Bir çiy gibi beliriyorken aşkın şevkle sunduğu Bekle beni, özlem rüzgarlarına savruluyorken. Ey sen ki güzelliğini bahşederken mehtâba Dalıyorken gözlerin hüzünle batan afitâba Yılların pencerene bıraktığı gönül yorgunluğunda Bekle beni, yüreğim baktığın aynı yerde hâlâ...