Kayıtlar

Haziran, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sen Ki

Resim
Sen ki suskun yazların yayıldığı beldemin hoş sesi Yolunu gözleyen yorgun gözlerimin neşesi... Sözlerin eski bir dünyayı yeni baştan var eder İçinde ruhumun özünü yorgun ruhuna yâr eder Sesini duymak toprağıma suyun yürümesi gibi Gözlerin semâyı aydınlatır ey göğümün ilâhesi Senden uzak bu rüya hakikatten de beter Dönmesin mevsimler yokluğunda ne fark eder Sen ki özlemin yangınlarında beni kavuran aşk Belki bir gün aşkımızı bir kıvılcım var eder

Ne İş Ama Yaşamak

Resim
Keskin bıçakların engsiz ağzı kalbim. Dokunaklı bir şiirin damarlarıma girişi, keder dolu bir şarkının gözlerimden akışı ve yalnızlığın caddelerdeki ayak izleri. Melankolik bir yaşamın içinden, kırgın bir ruhun bitimsiz hüznü seyreliyor kara bulutların seyrinde. Bana sormuşsa gece yitirip en sakin mehtabını ve bana sormuşsa kavuşmayı gündoğumunun pembeliklerine; sükunetim istemsizce vuku bulur kendinden. İnsanlar, hakikatin en zor yanı şimdi düşlerimin kırık dökük semtinden. Gençliğin ve güzelliğin en iyisini hep bir başkasında görmek yanılgıların en kötüsü. Yola yalnız çıkıp yalnız devam edilemeyeceğini düşünmek de öyle. İnsanın, durgun bir ömürle hiç bir yere varamayacağını düşünmek de. Gary Moore, bir gün güneşin üzerimize doğacağına inanıyor. Pablo Neruda ise umutlu, en iyi günden ve mutlu zamanların belirtisinden. Rimbaud bile yaz akşamlarından bir beklentiye sahip; uzaklarda güzel bir kadınla birlikteymişçesine. Rimbaud gibi ilkyaz güneşinde bile kederi bulan bir adamın bir ne

Belki

Resim
Belki uçsuz bucaksız bir ummanın bilinmezliğine gidiyordu ruhum. Gittikçe kıyıda küçülen onca şey "hayatım" oluyordu. Geride kalan her şey yavaş yavaş silinip bir "hiç" oluyordu. Gecenin rengine bürünür yok olurum Yokluğun letâfeti narin ellerine eş Uzanır meçhulden ruhuna yol olurum Belki doğar gözlerine baktığım an güneş Karışıp usulca ummanın en derin mavisine Rastlasam geçmiş güzel günlerin râvisine Bâd-ı nevbahar ile yeni bir hayat bulsam Belki doğar âfitabım gecenin hâvisine Kıyıda kalanlar mıydı uzaklaştıkça "hiç" olan, yoksa meçhule giden ruhum mu? Zaman ellerimde bir düş gibi sönerken Hakikatin karanlık girdabına dönerken... Düşünüyorum da, belki bu hakikatler bütünü, bu dayanılmaz karanlık; bu kaygılı varoluş tamamen hiçliğin "özü"dür. Bense bu "öz"e hapsolmuş bir ruhun cevapsız sorgusuyum. Şimdi akşam o mahzun hüznüyle çökerken Belki dönüşü olmayan bir yolun yolcusuyum.