Kayıtlar

Kasım, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yabancı (Minimal Öykü Denemesi)

Bir gün yabancı bir kente yalnız bir adam geldi. İlk adımlarında merak, kafasında kaçış vardı. Açık ve sonsuz bir maviliğin berrak görüntüsü altında, güneşin saplandığı yeşil çimenler üzerinde yorgun bedeniyle başbaşa kalmış, sessizliğin rüzgarına kapılmış halde bir an duraksadı. Uzun bir yürüyüşü yarıda bölerek soluklanmak için her zaman yaptığı gibi bir kitabı ortasından açıp okumaya başladı. Bu kitap, önceden okumaya başladığı bir kitap değildi. Ortasından başlamasının bir sebebi vardı. Sırtını yasladığı söğüt ağacının toprağa eğilen incecik dalları, güneşle O'nun arasına giren bir perde görevi görüyordu. Tıpkı sırtını yasladığı insanların, mutlulukla O'nun arasında bir perde görevi görmesi gibi. Alnında biriken ter damlacıklarını silme zahmetine bile girmeden öylece kitaba odaklanmış, yavaşça sayfaları değiştiriyordu. Dış dünyada kimisi öğle uykusunda, kimi öğle yemeğinde, kimi işinde, kimi avareliğin boşluğunda... O ise o an tüm bunlardan münezzeh bir halde bütün bu h

Sevgiliye Özlem Dolu Son Mektup

Bu dünyanın perdesini kaldır aramızdan ve beni konuştur. Lâkin dinlerken sesime değil, yüreğime eğil. Biliyorsun çünkü bakmak, görmekle eşdeğer değil. Beni bu derin rüyaya uyutan gözlerime eğil. Hiç baktın mı dünyaya dışarıdan ve hiç zamandan sıyrılıp seyredaldın mı zamanın akışını? Nasıl bakar insanlar, neler söyler de değişir dünyanın dönüşü. Neler duyarız, neler hissederiz de an gelir sönmez olur o kalbimizi ısıtan âfitab; ve neler yapar da insanlar, o an görünen tek şey olur âfitabın sönüşü. İnsan her şeye hazırlıklı olamıyor yazık. İnsan, en çok da bir başka insana hazırlıklı olamıyor. O'nun bir dokunuşuyla şekil bulan ruhumuzun ansızın yerle yeksan olması mı, yoksa onulmaz yaralar içindeki ruhumuzun varlığından bile bîhaber olması mı daha büyük kayıp? Sevgilim, Dünyanın, en romantik dönüşünde sunduğu o iki eşsiz manzaraya serpilmiş gibi ruhun... Gözlerim bu manzaralarda mütecessis, gönlüm bu iki manzara arasında sonsuz arayışlarla yorgun. Bahara hasret bir yaprak gibiy

İzler

Kıymettar olan herkes vakit gibi çekip gider. Geriye kalan yalnızlık olur ve sevgi dolu bir yürekte keder. Neden anlam verdikçe boşalır içi hayatların? Neden biz üstüne düştükçe bir kuyuya evrilir insanlar ve neden sonsuz ve karanlık bir dehlizde son bulur sevgiler? Bir yardım elinin uzaklığı hayata uzak olmakla eşdeğer. Kafamda artan soru işaretleri zihnimdeki heybeme düş kırıklığı yükler. Neden simsiyah kalpler mutlulukla yankı bulur da, duru bir kalbin yalnızlığı ve yaraları süreklilik arz eder? Kimler yön verir huzur rüzgarına, kimleri sarmıştır hüzün ve kimler duru kalplere ne sebeple geçici bir hevesle hükmeder? Varlığıyla ruhumun yarısını teşkil edenlerin gidişinde mi yazılı kader, veyahut gelişinde mi saklıdır sebepler? Zaman zaman tebessümün içtenliği sarsa da benliğimi, neden bu kalp bütünüyle mükedder? Yeşermekte baharda yapraklar ve çiçekler. Sonbahardan sonra bir baharım yoksa ve dönmüyorsa ruhumda mevsimler, solgun bir yaprak gibi toprağa karışıp çürümüşüm ne fark eder? N

Ah

Yine düşlerin sardığı bir geceden sabahın yolcusuyum Gücüm yok gün doğumuyla yeniden hayat bulmaya Ölümü yakın hissediyorum çünkü yaşamak; Yağmurlarda yıkanıp toprağa karışmak Ve yeşermeyi ummak beyhude bir çabayla. Bir başkasının yapraklarına ilkbahar getiririm Kendi içimde sararırken günden güne ruhum. Kâh gözümün neminde kâh gecenin demindeyim Ah silebilsen gözyaşımı incinmeden gururum..

Hatıra Kaybı

Yalnızlığın yağmurlara karıştığı bir gecenin ortasında, yeryüzüne inen yağmur damlalarının yaydığı kesif toprak kokusuyla yürüyorum. Hatıram karışır her bir adımda gecenin karanlığına ve seyrelir ruhum, incecik yağmurun serin tadında. Bu gece sevdiğim kadınlardan bir kolaj yaptım zihnimde. Fakat ne güzel yüzleri ne de naif gözleri belirdi gönlümde. Yürüdüm hatırlamaya, okşamaya o saçları.. her bir ten bahçesinden yayılan çiçeksi kokuları.. Özlemekle başlar adımlarım, yağmur çoğaltır hasretimi. Islak betonlar üzerinde avare dolanan, hatıra peşinde yorgun bir yürek şimdi. Yürüdüm hatırlamaya o sıcak anıları, fakat ne sesleri belirdi gönlümde ne de içten bir merhaba. Bu gecemi şiirlere, şarkılara adadım; hatırlatsın diye bana o yumuşak elleri. Aklımda dizeler Attila'dan, Byron'dan.. Ne kadınlar sevdim zaten yoktular. Yok artık çıkmak, sandalla mehtaba...

Neden?

Zamansız düşer yapraklar güzün sardığı tenimden Ne vakit ayrılsa ellerim alev gibi elinden Keşke dinleseydin beni veyahut söyleseydin, Neden aşkın her ânı yakar kalbi derinden? Sen sevginin kutsal ve onulmaz tarafında Ben ruhumun kapkaranlık yalnızlığında Zaman zaman bu dünyanın çıkmaz arafında Neden sana ulaşmakla eşdeğerdi cehennem?

Bazen

Bazen şehrin ışıklarıyla, Yıldızlarla ve dolunayla İlgisi yoktur en karanlık gecenin. Sarsa da ruhunu şiirler, Şarkılar, mektuplar, fikirler Bir anlamı yoktur en aydınlık hecenin. Bazen bezdin canından Bazen başka canlardan Zaten hep bir yabancı gibi Hep o yabancının yüreği.. Neden anlaşılmaz, sarılmaz, Onarılmaz yaradan Geçemez insan yüreği? Bazen bulur ve kaybederiz Bazen baştan kaybedeniz Yorgun düşer ümidimiz Onarılmaz yaradan.. Gece hüzün ve keder dolu Gündüz bir örtü her an Fabrika dumanları ve güneş Otomobil ve insan seli İnsana kendini unutturan Kırık bir hayale eş.. Bazen unutup kendini, Mevsimleri, takvimleri İçine hayatın sığdığı her şeyi Ardında bırakmakla başlarsın Bazen kendini ve yalnızlığını Yalnız böyle aşarsın..