Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Birkaç Dize Şiir

Ben ruhumla yorgun, bedenimle diriyim. Birkaç şiir dizesi okumaya korkan, hislerine geçmiş güzel günlerin yön verdiği basit biriyim. Mektupları düşmanlarca alıkonulmuş eski bir savaşın esiriyim. Gönlüme bir huzursuzluk hakim yaşadığım her dakika. Her dakika bir başkası oluyorum tükenmek bilmeyen can sıkıntısıyla. Dünya yoruyor beni hiçbir şey yapmasam da. Ara veremiyorum sıkıntı dolu saatlerin dolmasına. Şiir okumaya korkuyorum çünkü, bir dizeye dahi ilişse gözlerim, okuduğum şiir değil hayatım oluyor. Maziyi okuyorum her bir dizede. Ruhumun yalpalayıp düştüğü kaldırımları okuyorum. Sezai Karakoç " Geçen zamanı yanlış bir rüya gibi yorumlasam " dediği vakit, pişmanlık duygusuyla kaplanan ruhum bir yaprak gibi sararıyor umutsuzlukla. Yarınım anlamsız bir işkenceye dönüşüyor bugünün ufkunda. " Bir anı bile kalmamıştır geceler boyu sevişmelerden" dediği an Ataol Behramoğlu, gozlerimden bir pınar süzülüyor sabaha. Unutulur mu insan yaşadıklarıyla, yaşattıklarıyla?

İsimsiz Mektup

Yağmurla yıkanan bir bahar gecesinin ertesinde, penceremden odama yayılan nemli toprak kokusuyla uyandım. Sıcak bir yazın habercisi olan güneş bugün de gizliyor kendini bu küçük şehirden. Gelecek günlerden bir umudum yok. Neden sana uzak kaldığım her an hayata da uzak kaldığımı, senin yanında olduğum vakitler daha iyi idrak ediyorum. Senden uzakta olduğum anlarda ise idrak edebildiğim tek şey, hayatımın yıkık bir duvarın altında kaldığı. Bir enkaz oluyorum senden uzakta. Bir enkazın kalıntıları oluyor her bir uzvum. Saçlarını hatırlıyorum. Ellerindeki yumuşaklığın ruhuma yaydığı merhamet ve aşk duygusunu. Günbatımında gözlerine baktığımı hatırlıyorum. Ve günbatımından sonra gözlerinde parlayan kent ışıkları altında sesszice yürüyüşümüzü sahiller boyu. Seneler bu güzel hatıraların üzerine bir perde gibi inerken, gökyüzü günden güne kararan bir bulut gibi büyüyor ruhumda. Senin yokluğuna alışabilme fikri korkutuyor beni. Varlığına da alışmıştım oysa. İnsan her şeye alışmakta nasıl da

Kendimle Sohbet II

Güneş batmak üzere. Hayatımda hiç var olmadığı halde, zihnimde tahayyül ve tasavvur edilen bir insana duyulan özlemle ruhumu parçalıyorum. Bir yerlerde mutlaka vardır o, var olmuştur veyahut var olacaktır. Lakin şu an yalnızca bir hayalî portresiyle bakışmakla yetiniyorum.  İçtenliği kalpleri dağlayan sıcak mektuplarımdan birini, eskimiş bir şarap şişesine saklayıp sakin denizlerin insafına bırakmak isterdim. Mektupların ve bakışların dilinden çözersiniz insanları. En azından ben çözerim. Kumsalda öylece aylak aylak oturup göğün maviliğiyle bütünleşen denizi seyrederken, kıyıya vuran eski bir şarap şişesine saklanmış ve içtenlikle yazılmış tatlı bir mektuba rast gelmeyi de dilerdim. Ufuk çizgisinde bulutları en düşsel renklere boyayan ve kızıl tonlarıyla batmakta olan güneşin, içime yaydığı huzura eşdeğer çok az şey var bu hayatta. Bu mektubu okumak da bunlardan biri olabilirdi.  Hüzün dolu bir hayat hikayesi değil okumak istediğim. Aşkın ve hislerin, kelimelerle bir kağıt üzerine