Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çağ

Ben bu çirkin çağın yanından geçmiş olmak isterdim yalnızca. Lakin içindeyim büsbütün..

Yorgun ve Mağlup

Yalnızlığı getirmekten usanmış zaman, Ve bir de ben varım. Karanlıkta kayboldum, Simsiyahım.. Yoruldum aynı sabahlara uyanmaktan Yoruldum aynı yalanlara kanmaktan. Karamsar ruhuma uzak mutluluk Bıkkınlık, yorgun yüreğime eş Gecelerin en karasını yaşamaktan, Ömrümde belirmez ne ay ne güneş.. Bunca yıl yaşadım yetti sanırım Ellerim veda etmeye hazır her an İnsanlarla dolu bu rüyaya alışamadım Uyanmalıyım Yalnızlık dolu uykularımdan.. Daralmış ruhumun çaresiz nöbetçisi Yorgunluğun okunur şimdi aynalardan Çocukluğun hatırası, bir umudun iç sesi Dayan der; Savun kalbini yıkıcı rüzgarlardan. Fakat gönlüm, Dayanmak şöyle dursun Yıllardır usandı bu dünyadan Şimdi, Vazgeçince kaybetmiş mi olurum? Öyleyse zaten; Kaybettim çoktan.

Uzak

Soğuk bir Kasım gecesinden sabaha dek uykusuz Uzaklara gidecek bir treni bekledim Uzaklarda bir insanı ruhundan soyutlayıp Acısına son verecek bir meleği düşledim. Uykusuz ve karanlık bir Kasım gecesinde Ruhumu izledim yorgun ellerimden. Uzak sizden ellerim, uzak yüreğinizden Ve huzurun habercisi gün doğumundan. Şimdi, Geçmişe sardım günleri bir bir Soğuk ve yalnız bir yaşamın içinden Hislerim ruhumu derinden eskitir Artık o eski ben ölmüştür çoktan. 

Maviye Veda

Hayatın neresindeyim bilmiyorum. En sade yaşantının, en duru hislerin sahibi olduğum şu akıp giden hayatın durağan yolcusu gibiyim. Durduğum nokta ne sizin istasyonunuz ne de bir zaman diliminin.. Yalnızca kendi içimde sıkışıp kalmış, kendimden uzaklaşamadığım gibi kendime de varamamışım. Bu hayatın anlamını kavrayamıyorum. Derdi, bankta oturmuş yalnız bir kediye, içindeki bütün sevgiyi vermek olan insanın, bu dünyadaki en sancılı dertlere layık olduğunu göstermeye çalışıyorsunuz. Acımasızlığınıza bakabileceğim en iyimser perspektif bu. Göstermelik sevginizden, arzunuzdan ve tebessümlerinizden uzaklaşmak, bütünüyle bu dünyayı bir kenara bırakmaktır diyorum. Ancak yapay ve içtenliklen yoksun duygularınızdan kaçamıyorum. Maskelerinize neden bu denli sadıksınız bilmiyorum. Sizinle toprak bile olamayacak maskelerinize.. Sizler yine de her şeyin en güzelini ve en huzurlusunu yaşayınız. Gönlümdeki büyük kırgınlıklara rağmen kalbimde kin ve nefret duygusunu yeşertmiyorum. Bunun sebebi sa

Merhaba ve Hoşçakal

Merhaba. Sizinle ilk merhabamız bir yaz güneşi altında, gölgesinde ruhumuzun ve dünyasında kelimelerin.. Zaman akar giderdi, kalmazdı bizimle biz gibi. Kelimelerin dünyasına hoş gelmiştik; her birimizin geçmişini bir digerine sunan, sonra gelecek zamanı âfetle bir kılan.. Zaman akardı bizden habersiz, gelecekten habersiz bizler gibi. Gelecegi inşaa etmek için geç kalmıştı birimiz veyahut bir digerimiz için erken.. Bazı ayrılıklar ölüm gibidir; zamansız. Ki, ayrılıgın acısıdır kast edilen âfet derken..

Son Kadeh

İçimi dökmek istediğimden gecem kavuşmaz olur sabaha. Fakat yine de yıldızlar uzak, beton soğuk. İçimi döksem şuracığa, sonra toplasam bir bir. Ruhum yine kavuşmaz olur bahara. Sen yolunu benden ayrı belledin. Benden ayrısın şimdi mabude-i ömrüm. Ben de senden ayrı, çaresiz. Hem hüzün huzur biraz karışık. Beni bir sen anlardın, sonra ikilemlerde sıkıştık. Sen bir gece vakti yolumu açık ettin. Ne de kolay göründü sana ruhumu paramparça etmek. Bölündüm kendi içimde saçıldım etrafa. Demir parmaklık bedenim, tutsak gibiyim adeta. Hani kurtulsam, nereye giderim bilmiyorum. Belki bir secdelik aydınlığa, belki koşar adım sana.. Sen verilmiş sözleri bir gecede kül ettin. Anılarla bıraktın şimdi beni bir başıma. Sorun değil, anılarla yaşamaya alıştı zaten bu yürek. Ne kadar beklentisiz olacaksa insan sevdiğine karşı, daha fazla beklentisiz ve çıkarsız savaştım bizim için. Savaşmaktan yorgun düştük sanırım. Beni götürür şimdi yalnızlığım, kesif anason kokusuna.. Sen, giderken yüreğ

Siz Sevgili Hüzün

Aklen ve kalben, geçmişin ruhumda yer etmiş güzel anılarında takılı kalmış bir halde günümü yarın için ziyan edilmiş bir zaman dilimi haline getirmekteyim. Gidenler bilir gittikleri yönü, ki gitmek var olmaktan sıyrılmak veyahut var olmaya adım atmaktır bir bakıma. Ve gidenler bildiler var olmanın ne olduğunu. Ya gittikleri meçhul yerlerde veyahut geçmişte kaldıkları zaman diliminde. İşte benden gidenler de buldular varlığı huzur ve sükunet içinde. Ben ise gittiğim hiç bir yerde varlığa ve varlığın yarattığı huzura erişemedim. Ve kaldığım yerde de var olmadım bu benlikte. Beni dünler esir alır. Günümdeyse felaket her bir zerresiyle ruhumu sarmıştır. Metanetle yarınları yastigimda düşledim. Neden sonra farkedilir, yastıkta kalan yarınlara dair gözyaşımdır. Zamandan şikayet etmiyorum desem yıllar yüzüme tokat gibi yapışır. Ömrünüze guzellemeler yaparım ben dert etmeyin. Sarhoş ruhum gözlerinizin güzelliğinde mayışır. Mayıs sıcağı şu sıralar ellerime uzaktır. Simsiyah bir gecenin sonund

Sen Giderken

Sen giderken başladı tufan.  İçten içe sessiz bir yolculuk yapardım sana hep. Sonra seninleyken yine sessiz severdim seni. Yokluğunda yine sessiz ve zaman zaman kimsesiz bir halde, gözyaşlarımla arşınladığım boş caddelerde ve bazen kalabalık bir kafede, evimde, uykumda, düşümde.. Velhasıl, uzadıkça katlanması mümkün olmayan ömrümün her köşesinde seni sevdim usanmadan. Sen giderkendi içimde tufan.. Neden sonra sen gittin.  Sen giderken başladı yangın. Ruhumun acılarından arınırdım gözlerinde. Bedenim zaten  yük idi, ancak seninleyken her şey bahar mevsimlerini anımsatan elbiselere bürünmüş hoş birer nesneydi ziyadesiyle. Bilirdin ve belki halen biliyorsundur, gözlerinle kaimdi yaşama sevincim. Neden sonra tükendi birden. Çünkü sen gittin. Şimdi bedenim yine yük, ruhum acılarla yıkanırken pençesinde gazabın. Sen giderkendi içimdeki yangın.. Sen gittin ve başlar ruhumu kemirmeye tufan, içimdeki yangını körüklediği her ânın..

Sonbahar ve Sen

https://www.youtube.com/watch?v=7RjfbAFwfd4 Gözlerimi sabaha değil sana açıyorum. Avuçlarımda yılların biriktirdiği sonbaharın solgun yaprakları.. Yüzümü okşarken ruhuna dokunuyorum. Beni şimdi hüzünlendiren yaklaşmakta olan sonbahar ve sonbahara rengini veren sesin.. Senin ruhunu duyumsuyorum, sesini, gözlerini, güzelliğini, bakışlarındaki serin rüzgarlara daveti. Bu dünyadan kopup gitmek bizim de harcımız olmalıydı diyorum. Ardımızda bu dünyayı dünyalıklara bırakıp; bu dünyanın ötesinde bir durakta, birbirimizin gözlerinde soluklanmak.. Özledim bakışlarını. Derin ve sessiz ve içten yakarışlarını.. Bir yaz da gelip geçti. Ömür nehrimizden boş bir sandal yine gelip geçti. Ve ben geçmedim sonbahardan, güzden, hüzünden. Kirpiklerimin değdiği o güzel mahzun yüzünden.. Buradayım yine, tam karşında. Farklı bir coğrafyanın farklı iklimleri seni bana uzak kılmaz. Altımdaki toprak değişse de mevsimler hep aynı. Ve sen sonbaharın esintilerinde ruhuma uzanırken, ruhumun titrek ve aydınlık bi

Yaz Sıcagı Müzik Önerileri

Jon Bon Jovi- Blaze of Glory Rita Pavone- Cuore Chris Rea- Looking For the Summer Kate Price- The Journey On Nouvelle Vague- Dance With Me Scorpions- Under the Same Sun Gigliola Cinquetti- La Pioggia Rocky Roberts- Stasera Mi Butto Enrico Macias- Oh Guitare Claude Ciari- La Playa

Şairin İkilemi ve Hakikate Veda

Hüzün rüzgarına kapılmışların yüzünde beliren çizgiler, senelerin degil, düşüncelerin eseridir. Bir yüzyıl içinde kendine yer edinmiş şair istemedi oysa bu yüzyılı. Sonra kıydı canına garip bir gecede, ruhu olgunlaşmış ve aklı henüz başındayken. Ancak ölüm, yazılagelmiş mektupların ulaşmadıgı adres gibi. Bizler yazılagelmiş mektuplarız, şair postalanmış adresine. Yeşil memleket hasretini bilirim uzaklara özlemdir. Uzaklara özlem yakınlara nefrettir. Nefret her zaman kötü bir duygu degil. Kötüden nefret edenler, iyi ve güzel olan şeylere adanmış birer neferdir. Yüzyıl dedim, şairin istemedigi. Mavi ve berrak ve ılık bir göl kenarında, yeşil çimler üzerinde, düşlerin buluştugu gögün altına uzanmış; daldıgı hayallere sıgınıp huzurla sevişirken, hakiki varlıgından kaçmakta oldugu, hakikati saran karanlık bir yüzyıl. Düşler geceleri sarmış, yokluk ve varlık arasında gidip gelen düşünceler ipe geçirilmiş ve ne kadar arınacaksa insan hakikatten, o denli ruhunu hayale teslim etmiş şair. Hüz

Gece

Gece, yalnızca güneşin batıp da karanlığın dünyanın bir yarısına çökmesi değil. Gece, benim için uyku vakti de değil. Üstelik uykular gecenin ortasında makbulken. Gecenin bir anlamı var.  Gece, kendini basit bir kavram olmaktan kurtarıp; bütün karmaşasıyla, ikilemler içinde yıpranmış ruhların sığınağı halini alır. Gece, bir bakıma hüzün ve efkar ile sarmalanır. İnsan ikilemlere maruz varlık. Melek ve şeytan, hüzün ve saadet,  sevap ve günah. Bir de ruhun kendi içinde yarattığı cennet ve cehennem. İşte insan bundan ibaret. Gece ise insanı zaman mefhumundan sıyırıp, içselliğinde boğulduğu düşünceleri ve ikilemleri kalbin merkezine öylece nakşeden modern depresan maddesidir. Beynim kemirilir yüreğim yorgun, tenimden taşan ruhum ziyadesiyle ölü bir bedene aittir. Evet, ziyadesiyle ölü. Gece kadar ölü. Gece kadar sessiz. Gece kadar karanlık. Gece kadar ölü, gece kadar sessiz, gece kadar gece. İçimde uzaklara doğru yarım kalmış  yolculuklar ve orada unutulmuş hatıralar var. Ruhum, aydı

Geçmiş ve Bugün Arasında

Şimdi elimde tek sermayem geçmişe dair özlemlerim Kış güneşi hüzün saçar, odamda yankısı matemlerin Yarını anlamsız kılmak bugüne dair ilk ihanet Döngüsü farksız gecelerde huzur haram nihayet Koştum ardından çocuklugumun vardıgım yer yaşlılık Kaybedecek bir şey kalmadıysa başlar derin yalnızlık Ömrü hazan yagmurlarında yorgun yaşamak anlamsız Gönlü hazin eyler geçmiş, çoktan geçmiş zamansız Kalbimde dinmemekte ısrarcı kesif sancı var Sunar durur yazgım sonsuz melankolik satırlar Yolcusuyum son duragı yokluga varacak yolun Ne günlerin tadı var şimdi ne mavinin ne morun Bedende inşaa edilmiş sanatkarane bir üslup Ruha tesir etmez bazen insanlıgın da sorunu bu Dünyadayız bunun çaresi yok ve geçip giden zamanın Yeşermez teninde güller, ruhuna uzaksa baharın..

Bugün

Bugün ziyadesiyle güçsüzüm. İsterdim ki bugün, hayatımın geri kalan bütün günleri içerisindeki en güçsüz günüm olsun. Fakat gel gör ki beni güçlü kılan şeyler geçmişimde kaldı hep ve ben yarınımdan kaygılı, karanlık bir hayalperest. Umudumu yitirmemek adına ne yaptımsa, ellerimde boşluk kaldı yalnızca ve boşluğun yankısı ruhum. Kimsesiz bir halde, yorgun ve kederli bir yolcuyum. Vardır ağır akan hayatın içinde olduğum zamanlar ve vardır bir misafir tavrıyla hayatın yabancısı olduğum anlar. Oysa ben yine yürekliydim her daim. Her ân, bir iz olup yer etti kalbin saraylarında. Birbiri ardına yıkılan sarayların enkazında harabe kalbim. Bugün mevsimlerin uğramadığı kurak bir çölün kendisiyim.

Eskiyen Ömre

Bu gece düşlerimi ağırladım yine Aklimda ve kalbimin derinliğinde. Geçmişe gittim sönük yıldızlar arasından Bahtiyar olduğum uzak mâziye. Ağırladım düşlerimi bu gece ama;        ..yabancılıktan öte Bir soğukluk var aramızda. Anlattım kendime kendi kendimi; Yaşanmadan geçen bomboş yılları. Aşklarım, heveslerim,hatalarımı Anladım düşlerimden ayrıldığımı. Benim doğrularım dostum, Geçmişte kaldı hep. İhtiyar ruhumda çürümekte bir ceset. Zaman zaman baharlar çalsa da kapımı Ne bir hayal var artik bomboş evimde Ne de hayalleri olan bir hayalperest.. Güllerin yumuşaklığı ile kaim olsaydı ömrüm Bir yabancı kalmazdı düşlerime gönlüm.. Ah o ihtiyarlığı uzak gördüğüm yıllar! Düşlerde yaşadığım, yürüdüğüm yollar.. Şimdi bana uzak olan bizatihi kendim! Eskiyen bir ömre mutsuzluğu nakşettim..

Artık Yoksunuz

Gelecek adına kurulan hayallerin karanlığa gömüldüğü zamanlar olur; insanın dibe vurduğu. Benim gelecek adına kurduğum hayaller aydınlığa kavuşamadı hiç. Ve diplerden kurtulup düze çıktığım da azdır pek. Yalnızca bedeni doyurmak adına ruhsuz sevişmeler ve yalnız bir ruhu doyurmak adına yalnızlıkla sevişmeleri de katıyorum hesaba. Tamam! Soyutladım şimdi kendimi her şeyden. Her şeyden kastım azımsanmayacak kadar çok şey. Ve bir de azımsanmasında sakınca görmediğim şeyler. Siz mesela. Ve biz gibi. Biz diyorum. Bir zamanlar 'sen' kavramının benimle bütünleşip beni 'biz' yapması, seni 'biz' yapması.. Ama görüyorsunuz ya işte kopuyorum sizden, koparıyorum kendimi sizden. Esenkalın! Esenliği bulduğumuz o naif sırdan ve gizden...

Anlamak Bazen

Boynumda asılı kalmış bir günahın vebâli ..gibi ağır ve sefil bir hayat sizinki. Tasvirsiz bir intiharın içimde doldurduğu Kesif boşluklarda kayboldunuz ebediyyen. Kendimle başbaşayım Uzaklarda kendimden Sönük bir yıldızın göğe misafirliğe gibi. Yağmurlar herkese farklı şeyler fısıldar Birçoğu anlamaz bulutların dilinden. Büyüyorum ister istemez ve anlıyorum Durmakta olan bir bedeni yağmurun ortasında Dağılmış gökkuşağının yetmiş yedi parçasında Boğulmuş bir adamı Kendini arayan kadında. Oysa anlamak güçtür boğulmuş bir adamı Boğulmakta olduğu gökkuşağını Kadını Yağmurlarda yıkanmış en gizli günahları Dünün monotonluğunda boşverilmiş yarını Anlamak güçtür bazen kalabalık bir kaldırımda Kendinde boğulmuş Kendine uzak bir adamı.

Katrelerle Büyürdü Akasyalar Gönlümde

Bir sonbaharın kıpkırmızı rengi  Hüznü doldurur göklere, Yağmur gizler katreyi. Zihnimde, Kadim dostlukların pörsümüş melodisi Ve vefadan zerrelerin fütursuzca tükenişi.. Vefa.. Sual eder insanlardan kalbimin çarşısında; 'Anılar sonsuz bir dostlukla kaim midir?' Eskiyor hatıra geçiyor zaman Ne bir cevap ne de ilaç olmadı hiç bir akasya. Ben ağlarım geceleri Bir değeri varsa şayet indirilen yağmurun  Hastalıklı çağımın kandırılmış koynunda! Şamdanı olmayan bir mum gibi  Tükenip gideceğim yolun sonunda.. Dostum  Senin dostluğunla ruhum şimdi iki parça  Bilirsin beni, Varlığından asla etmezdim şikayet  Ve huzurla bir bütün olacaksam şayet  Bunu mümkün kılacak gözlerindi yalnızca  Şimdi bir yarım parçam  Ötelerde senden ibaret..