Kayıtlar

Mart, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gece

Gece, yalnızca güneşin batıp da karanlığın dünyanın bir yarısına çökmesi değil. Gece, benim için uyku vakti de değil. Üstelik uykular gecenin ortasında makbulken. Gecenin bir anlamı var.  Gece, kendini basit bir kavram olmaktan kurtarıp; bütün karmaşasıyla, ikilemler içinde yıpranmış ruhların sığınağı halini alır. Gece, bir bakıma hüzün ve efkar ile sarmalanır. İnsan ikilemlere maruz varlık. Melek ve şeytan, hüzün ve saadet,  sevap ve günah. Bir de ruhun kendi içinde yarattığı cennet ve cehennem. İşte insan bundan ibaret. Gece ise insanı zaman mefhumundan sıyırıp, içselliğinde boğulduğu düşünceleri ve ikilemleri kalbin merkezine öylece nakşeden modern depresan maddesidir. Beynim kemirilir yüreğim yorgun, tenimden taşan ruhum ziyadesiyle ölü bir bedene aittir. Evet, ziyadesiyle ölü. Gece kadar ölü. Gece kadar sessiz. Gece kadar karanlık. Gece kadar ölü, gece kadar sessiz, gece kadar gece. İçimde uzaklara doğru yarım kalmış  yolculuklar ve orada unutulmuş hatıralar var. Ruhum, aydı