Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Arayış

Puslu ve sisli bir kış gecesinde, kentin ışıklarıyla aydınlanan caddeleri geçiyorum bir bir. İnsanlar her şeyin farkında gibi yaşıyor; bense hayata dair bütün farkındalığını yitirmiş halde geçiyorum soğuk bakışların arasından. Bu donuk bakışlardan dünyaya yayılan şey kirli ve sonsuz bir kibir. Sokak hayvanları, sokak insanları ve sıra sıra binalar arasında, çiy düşmüş betonlar üzerinde kendimi aramak macerası bu. Kimisi tüm kainatı arar ve kendini bir başkasının gözlerinde bulur, kimisi arayıştan bile yoksun halde kendi ruhunda kaybolmuştur. Bütün bu kalabalık içinde, yabancı seslerin ve yüzlerin ve yabancı bir semtin ortasında kendini aramak zor. Ruhum, uzak bir denizin kimsesiz kıyısında bulunmuştur. Ararken kendimi... Eski bir defterin arasında solan bir yaprak gibi, Unutulup katılaşır ellerim eskiyen bir zihinde. Zaman eskitir, insan eksilir. Önce insan küllenir bir başkasının kalbinde; sonra anılar, geçip giden zamanla zihninde. Kendimi arayışların ortasındayım ve bu arayış

Beklemekten

Fonda usul Rodriguez, zihnimde Schiller dizeleri Gece bir bir kayıyor yıldız köşelerinden Sabahın ilk ışıkları uzak İstanbul semtleri Seni yarı çıplak yarı baygın boğuk düşlerden... Bukowski'yi sevemedim biraz savruk serseri Daha da geriye gitmeli belki uzun senelerden Devrimin Fransız aksanı Lamartine'de melankoli Öyküler yarım sen yarım kalır her şairin elinden Bazen harcamaktır insan, ruhunda bir bedeni Rilke veyahut Baudelaire dolu kısa bir şiirden Bazen İstanbuldur usturası, yoksul gramafon nedeni Bir içimlik sigaradan, kadından, kötü rüzgar sesinden Bazen içinde kaybolunan romantik bir roman gibi Marquez'le tattım aşkı soğuk kolera günlerinden Ve bazen adı solar yürekte kıpkırmızı bir gül gibi Yalnızlıkla harcar zamanı umutsuzca beklemekten Gece yarıladı beni, beklerken akşamı -'Kalbim öldü. Bomboş bu dünya, Boş yere akıp gidiyor gözyaşları'

Ağır Gidiş

Sen aldırma gözlerimin dalıp dalıp gitmesine Bulut gibi parça parça dağılmasına içimin Ruhumda mutluluğun bir yol gibi bitmesine Kırık dökük ellerce dağılmasına incimin Farz et tanışmadık konuşmadık yıldızlardan Ne adım kalsın aklında ne de hatırım Dudaklarının incecik ve sıcacık kıyısından Uzaklaşır gider ruhum meçhûle, yarım Bir bakarsın yıldızların karanlıkta kaybolduğu Uzak ve soğuk bir alemde dirilirim yeniden Ağır ağır gözlerimin kapanıp da dolduğu Uzun bir gecenin sonunda parlar güneş aniden Bazen üstesinden gelmeli çetrefilli bu hayatın Bilirim bütün ruhlar biraz biraz darmadağın Tanıdık şarkıları sarıp sarıp geriden Özlemini duyuyorum farklı tınılardaki çağın Yavaş yavaş toparlanıp gidiyorum senden Zaman gibi eriyor caddelerde bedenim Sonbaharın son yaprakla çekip gittiği yerden En soğuk yalnızlıktır mütemadi yârenim.

Bir Şarkının Yankısı (Accept-Seawinds)

Gerek gitar rifleriyle, gerek solosuyla ve bilhassa lirikte var olan romantik kaçış hissiyatıyla senelerdir ruhumda yankısını bulduğum bir hava var bu şarkıda. Senelerdir her karanlık ve gri Aralık günlerinde ve gecelerinde, bu şarkıda ruhumun bir şiirle nasıl da bütünleştiğini dinleyip durdum. Neden sonra fark ettim, kendime dahi uzak bir yerlerde var olmuş ruhum. Accept - Seawinds Soğuk ve karanlık bir Aralık gününde Yağmurun altında yürürken Yolun kenarında bekledim Bütün gece boyunca... O gri Aralık sabahı  Evimi terk etmeye karar verdim Hiçliğe giden bir trenle, Uzağa... Çok uzağa... Binlerce mil uzakta Ayın yıldızlarla el ele tutuştuğu yerde Günlere dair hayaller, Geçip giden günlere dair... Geceleyin deniz rüzgarları çağırıyor Ve şehir çok uzakta Deniz, bilinmezliğini büründüğünde Gece ve deniz rüzgarları beni çağırıyor.. Birçok hatıram oldu Arkadaşlarım düşlerim... Fakat bu kez yanılmıyorum Deniz rüzgarları çağırıyor ve şehir

Aşk

Duygusal bir boşluğu doldurmak uğruna kalbimizde var olduğundan emin olmadığımız hissiyat ile yoğun bir belirsizliğe sürüklüyoruz kendimizi. Yalnızca kendimizle de sınırlı kalmıyor üstelik, muhatabımızı da bu karanlık belirsizliğin içinde harcıyoruz. Oysa zamana ihtiyacı vardır bazı şeylerin. Kendi zamanı içinde yaşarken, erimeye ihtiyacı vardır insanın bir başkasının zamanında. Onun eline dokunduğumuz vakit kendimizi onun hayatında görmek için o ellerin sıcaklığından çok daha fazlasını hissetmeye ihtiyacı vardır aşkın. Gözlerine dalıp yaradılışın aşk ile bağlantısını görmek için göz göze bakışmaktan çok daha fazlasına... İşte bütün bu belirsizlik içinde ruhumuzu da bir bedenden sıyırıp iki bedene hapsediyoruz. Artık iki kişilik yaşıyor, iki kişilik düşünüyoruz. Oysa aşk, tek olmakla kaim; tekliğin içinde yalnız olmamakla... Aşka dair birçok hikayeyi barındırır içinde insan. Herkes geçmiştir bu derinliğin kıyısından. Ama gerçek manada yaşayabilen azdır; yaşayıp da hayatın hakiki an

Yabancı (Minimal Öykü Denemesi)

Bir gün yabancı bir kente yalnız bir adam geldi. İlk adımlarında merak, kafasında kaçış vardı. Açık ve sonsuz bir maviliğin berrak görüntüsü altında, güneşin saplandığı yeşil çimenler üzerinde yorgun bedeniyle başbaşa kalmış, sessizliğin rüzgarına kapılmış halde bir an duraksadı. Uzun bir yürüyüşü yarıda bölerek soluklanmak için her zaman yaptığı gibi bir kitabı ortasından açıp okumaya başladı. Bu kitap, önceden okumaya başladığı bir kitap değildi. Ortasından başlamasının bir sebebi vardı. Sırtını yasladığı söğüt ağacının toprağa eğilen incecik dalları, güneşle O'nun arasına giren bir perde görevi görüyordu. Tıpkı sırtını yasladığı insanların, mutlulukla O'nun arasında bir perde görevi görmesi gibi. Alnında biriken ter damlacıklarını silme zahmetine bile girmeden öylece kitaba odaklanmış, yavaşça sayfaları değiştiriyordu. Dış dünyada kimisi öğle uykusunda, kimi öğle yemeğinde, kimi işinde, kimi avareliğin boşluğunda... O ise o an tüm bunlardan münezzeh bir halde bütün bu h

Sevgiliye Özlem Dolu Son Mektup

Bu dünyanın perdesini kaldır aramızdan ve beni konuştur. Lâkin dinlerken sesime değil, yüreğime eğil. Biliyorsun çünkü bakmak, görmekle eşdeğer değil. Beni bu derin rüyaya uyutan gözlerime eğil. Hiç baktın mı dünyaya dışarıdan ve hiç zamandan sıyrılıp seyredaldın mı zamanın akışını? Nasıl bakar insanlar, neler söyler de değişir dünyanın dönüşü. Neler duyarız, neler hissederiz de an gelir sönmez olur o kalbimizi ısıtan âfitab; ve neler yapar da insanlar, o an görünen tek şey olur âfitabın sönüşü. İnsan her şeye hazırlıklı olamıyor yazık. İnsan, en çok da bir başka insana hazırlıklı olamıyor. O'nun bir dokunuşuyla şekil bulan ruhumuzun ansızın yerle yeksan olması mı, yoksa onulmaz yaralar içindeki ruhumuzun varlığından bile bîhaber olması mı daha büyük kayıp? Sevgilim, Dünyanın, en romantik dönüşünde sunduğu o iki eşsiz manzaraya serpilmiş gibi ruhun... Gözlerim bu manzaralarda mütecessis, gönlüm bu iki manzara arasında sonsuz arayışlarla yorgun. Bahara hasret bir yaprak gibiy

İzler

Kıymettar olan herkes vakit gibi çekip gider. Geriye kalan yalnızlık olur ve sevgi dolu bir yürekte keder. Neden anlam verdikçe boşalır içi hayatların? Neden biz üstüne düştükçe bir kuyuya evrilir insanlar ve neden sonsuz ve karanlık bir dehlizde son bulur sevgiler? Bir yardım elinin uzaklığı hayata uzak olmakla eşdeğer. Kafamda artan soru işaretleri zihnimdeki heybeme düş kırıklığı yükler. Neden simsiyah kalpler mutlulukla yankı bulur da, duru bir kalbin yalnızlığı ve yaraları süreklilik arz eder? Kimler yön verir huzur rüzgarına, kimleri sarmıştır hüzün ve kimler duru kalplere ne sebeple geçici bir hevesle hükmeder? Varlığıyla ruhumun yarısını teşkil edenlerin gidişinde mi yazılı kader, veyahut gelişinde mi saklıdır sebepler? Zaman zaman tebessümün içtenliği sarsa da benliğimi, neden bu kalp bütünüyle mükedder? Yeşermekte baharda yapraklar ve çiçekler. Sonbahardan sonra bir baharım yoksa ve dönmüyorsa ruhumda mevsimler, solgun bir yaprak gibi toprağa karışıp çürümüşüm ne fark eder? N

Ah

Yine düşlerin sardığı bir geceden sabahın yolcusuyum Gücüm yok gün doğumuyla yeniden hayat bulmaya Ölümü yakın hissediyorum çünkü yaşamak; Yağmurlarda yıkanıp toprağa karışmak Ve yeşermeyi ummak beyhude bir çabayla. Bir başkasının yapraklarına ilkbahar getiririm Kendi içimde sararırken günden güne ruhum. Kâh gözümün neminde kâh gecenin demindeyim Ah silebilsen gözyaşımı incinmeden gururum..

Hatıra Kaybı

Yalnızlığın yağmurlara karıştığı bir gecenin ortasında, yeryüzüne inen yağmur damlalarının yaydığı kesif toprak kokusuyla yürüyorum. Hatıram karışır her bir adımda gecenin karanlığına ve seyrelir ruhum, incecik yağmurun serin tadında. Bu gece sevdiğim kadınlardan bir kolaj yaptım zihnimde. Fakat ne güzel yüzleri ne de naif gözleri belirdi gönlümde. Yürüdüm hatırlamaya, okşamaya o saçları.. her bir ten bahçesinden yayılan çiçeksi kokuları.. Özlemekle başlar adımlarım, yağmur çoğaltır hasretimi. Islak betonlar üzerinde avare dolanan, hatıra peşinde yorgun bir yürek şimdi. Yürüdüm hatırlamaya o sıcak anıları, fakat ne sesleri belirdi gönlümde ne de içten bir merhaba. Bu gecemi şiirlere, şarkılara adadım; hatırlatsın diye bana o yumuşak elleri. Aklımda dizeler Attila'dan, Byron'dan.. Ne kadınlar sevdim zaten yoktular. Yok artık çıkmak, sandalla mehtaba...

Neden?

Zamansız düşer yapraklar güzün sardığı tenimden Ne vakit ayrılsa ellerim alev gibi elinden Keşke dinleseydin beni veyahut söyleseydin, Neden aşkın her ânı yakar kalbi derinden? Sen sevginin kutsal ve onulmaz tarafında Ben ruhumun kapkaranlık yalnızlığında Zaman zaman bu dünyanın çıkmaz arafında Neden sana ulaşmakla eşdeğerdi cehennem?

Bazen

Bazen şehrin ışıklarıyla, Yıldızlarla ve dolunayla İlgisi yoktur en karanlık gecenin. Sarsa da ruhunu şiirler, Şarkılar, mektuplar, fikirler Bir anlamı yoktur en aydınlık hecenin. Bazen bezdin canından Bazen başka canlardan Zaten hep bir yabancı gibi Hep o yabancının yüreği.. Neden anlaşılmaz, sarılmaz, Onarılmaz yaradan Geçemez insan yüreği? Bazen bulur ve kaybederiz Bazen baştan kaybedeniz Yorgun düşer ümidimiz Onarılmaz yaradan.. Gece hüzün ve keder dolu Gündüz bir örtü her an Fabrika dumanları ve güneş Otomobil ve insan seli İnsana kendini unutturan Kırık bir hayale eş.. Bazen unutup kendini, Mevsimleri, takvimleri İçine hayatın sığdığı her şeyi Ardında bırakmakla başlarsın Bazen kendini ve yalnızlığını Yalnız böyle aşarsın..

Sonbahar Filmleri - When Harry Met Sally

https://www.imdb.com/title/tt0098635/ Dram, Romantik İmdb 7.6 Yeni bir insanla tanıştığımız vakit aklımızdan geçenler karşımızdaki insana dair ilk izlenimler olur genelde. O'na dair sorular belirir aklımızda ve genellikle yeni tanışmış olmanın yarattığı heyecanla veyahut aradaki mesafeyle ilk anda bu soruları sormaya tenezzül etmeyiz. Ancak Harry için durum biraz farklı. *spoiler* Uzun bir yolculuğu Marry ile gerçekleştirecek olan Harry, henüz yolculuk yeni başlamışken Marry'e  bir kadın ve bir erkeğin arkadaş olamayacağını söyleyip Marry'nin fikrini sorar. Harry'e göre erkek ve kadın sonu aşk ile biten bir birliktelik dışında herhangi bir ilişkide var olamaz. Marry içinse durum tam tersidir. İnsanlar arkadaş olmak ve arkadaşça paylaşımlarda bulunmak için yaşar. Uzun bir yolculuktan sonra birbirinden ayrılan ve yeni hayatlar kuran çiftin yeniden bir araya gelmesi yine aynı soruyla yüzleşmelerini sağlar ve ikisi de bu sorudan kendilerince bir cevap çıkarıp aş

Sonbaharı Kışa Bağlayan Şarkılar

Guns & Roses - November Rain The Rasmus - Sail Away Jose Feliciano - Rain Françoise Hardy - I Think It's Gonna Rain Today Engelbert Humperdinck - A Man Without Love  Sixto Rodriguez - Cause Neil Young - See The Sky About To Rain Scorpions - Are you the One Ozzy Osbourne - Dreamer Empyrium - Fossegrim

Film

Hayatın acımasız gerçeklerine dair iç karartıcı enstanteler sunan bir dram filmindeyim. Kar taneleri aheste aheste okşarken tenimi ve örterken yeryüzünün sevimsizliğini, yürüyorum ılık gökyüzümün altında. İnsanlar görüyor, tanıyor, seviyorum. Sımsıcak ellerinde hayatı buluyorum bazen. Sonra o sıcak ellerde bulduğum hayat soluyor günden güne. Vedalaşıyorum. Anısı kalıyor kiminin zihnimde, kiminin acısı kalbimde .Yine de yaşıyorum. Hayat bu diyorum. Film bu. Yaşıyorum. Gri bir akşamın kimsesizliği sarıyor ruhumu. Bu gri akşamların kimsesizliği griliğinden değil. Karasında da kimsesiz, aydınlığında da. Kimsesizlik, akşamların ta kendisi aslında. Yürüyorum akşamın kalbine. Kalabalıklar içinde kimsesizliğimi çoğaltıyorum. Kalabalık içinde yalnızlığı herkes yaşamıştır. Ama yalnızlığın içinde yaratılmış bir kalabalığın içindeki yapayalnızlığı herkes bilmiyor. Film bu. Yalnızlık bu. Yürüyorum. Biri dokunsa ağlayacağım. Gökyüzü dokunuyor ruhuma. Ağlıyorum. Süzülen yaşlara aldırmıyorum. Zate

Sevgiliye Özlem Dolu Mektuplar-II

Yine davetkar bir mehtaba karşı serin bir sonbahar gecesinde seni düşünüyor, seni yaşıyor, seni yazıyorum. Aşk olmasaydı diyorum, bu karanlık ve elemli dünyanın yavan koşturmacasından, monoton ruhlardan ve onların alelade eylemlerinden ve yerkürenin anlamsız hengâmesinden bizi kurtaracak olan başka ne olabilirdi? İnsanlar için bir şeylere sahip olmak duygusu bu yüzyılın vebası gibi yayıldı kalplere. Sahip olunan onca şeyde ne bir ruh aradılar ne de bir anlam. Montaigne'e göre "talih, insana bütün nimetlerini verse de onları tadabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil tadına varmaktır." Hak veriyorum Montaigne'e. Biz birbirimizin sahibi değil, birbirinde bir ruhu tamamlayanız. Tek bir ruhta birbirini bulan, aşk içinde yaşayan ve yaşarken zamanı durduranız. Sen, bütün nimetlerime anlam katan, ruhuyla beni kaygımdan arındıran sevgilim.. Şimdi yine seninle konuşuyorum. Biliyorum bu, keder, hüzün ve ayrılıkla anılan bir mevsim. Fakat ben i

Sevgiliye Özlem Dolu Mektuplar-I

Ben kendimle konuşmaya alışkınım. Kendimle mektuplaşır, kendimle söyleşirim. Fakat bütün bunları yaparken seni düşünür, seni özlerim. Tefekkürüm yalnızca sana dair. Özlem, fikrimin ve hislerimin şahıdır, kalbidir. Ben ne kadar konuşursam kendimle esasen seslendiğim sensin. Mektuplarımın adresi senin coğrafyan, ruhumun var oluş sebebi senin oradaki varlığın. Bana senden kalan hatıralarla yaşıyorum. Elini vermiştin bana soğuk bir kış günü. Sonra benim ayazlarım yerini bahara bıraktı. Seni düşündüğüm yerde bitti güller, senin naif sesinle can buldu kalbimde bülbüller. Bugün sen yoksun ve yokluğunda her şey yok oluyor birden. Geride bıraktığım ne varsa yalnızca birer anı olarak kalıyor. Oysa şu anım ve geleceğim yalnız ıstırap dolu bir karanlık. Hiçbir şey hissetmiyorsam ve karanlık bütün dünyamı sarmışsa, zamanın, insanların ve hülâsa senden başka herhangi bir şeyin ne önemi vardı? Sevgilim! Bu, sessiz bir vedanın kalbimdeki yankısı ve gidişinin ardından depremlerimin kalıntısı bir m

Mevsim Hüzün

Bugün sonbaharım, içinde bahçelerin solduğu. Dalgınlığıma geldi gençlik. Daldım derinliğin rüyasına, uyanmak hayli zorlu. En hissiz, en duru ânımı paramparça eder bazen bir manzara veya bir ses. Parçalanmış bu an içinde yürüdüğüm, yağmurlu, yalnız ve kederli bir yoldu. Burada yok olurdu sessizce herkes. Bugün hüzünle yaratılmış notaları besteler ruhum. Hüznün resmedildiği bir tuvalde sergilenir solgun yüzüm, renksiz ve âmiyan. Hüznün, soyut olduğu iddiası bütünüyle yalan. Mevsim sonbahar Yeşille, güneşle ve hayatla vedalaşır tabiat. İçim sonbahar Oysa veda edebileceğim bir hayat yok bile yok içimde. Ne ruhumu ısıtan bir güneş var bu çorak iklimlerde, ne de renkleriyle bir hayat boyayacak bir ressam tüm kalbiyle. Bugün karşı koyamam gözyaşlarıma. Bunun bir anlamı olmalı.. Dörde bölündü bir sene ve her birinde farklı renkler. Oysa tabiat, yankı bulagelmez içimde. Ben dörde böldüm kendimi ve sarıldım kendime her bir parçamda. Kendime sarılmak, hüzünle yağan yağmurlarla kucakla

Saklı

Belki ayrı kaldık seninle bu yüzyılın seyrinde Sen ki ayrılık ezgisiyle bestelenmiş münevver Bil ki şimdi sensiz kalan bomboş ellerimde Hatıran ile can bulur soluklaşan güller Belki kaybolduk seninle bu yüzyılın seyrinde Sen ruhuma bir aydınlık busesiyle umut ver Göğün mavililiklerinde dudağının neminde Soluklanmak sonsuz mutlulukla eşdeğer Ezelî yazgımızın derin yalnızlığı içinde Senin sözlerinle değişir ruhumda mevsimler Ben ki saklıyorum seni sen dolu baş köşemde Bilmeyecek gözlerini benden başka kimseler..

Aranan

İçimde bu dünya kadar eski bir acı var taze henüz İçimde eskinin insanları, bugünün yalnızlığı var Yağmurlara müptela ruhum, her gece ve gündüz Günden güne soluklaşan benzimde yankı bulur sonbahar Yüzümden düşen bin yaprak hüzünle soldu zamansız Bir çağ ki neden burkulur içtenlik dillerde? Neden bir hüznün kırıkları onarılmaz yalansız? Aradığım bu dünya kentlerinden çok uzak bir yerde..

Bir Zarif Adam: Sezai Karakoç

Beni, bu gerçek dünyanın tükenmez kederlerinden soyutlayıp gerçeküstü bir âlemde bambaşka hüzünlere sürükleyen dizeler.. Bu dünyaya ağlamak değil benimki; bu dünyanın ötesinde, ummanların derinliğinde, boşluğun sonsuz zamansızlığında eşsiz bir duyguyla yoğrulmak.. Artık, yolun uğramaz bilirim toprağıma Ömrüm, yanıp yıkılmış harap ölüm sayfası Sen, orada hakikate çevirirken yalanı Ah, yalana çevirdim ben burada hakikatı.. Bir şiirin kalbimdeki yankısı, yalnızca dizelerin kendisinden ibaret değil. Muhtevasında, derinliği ve anlamı ihtiva eden kelimelerin içinde sonsuz duygular, o sonsuz duygular içindeyse tükenmez gözyaşları var. Dizelerin zarafeti şairin elleridir. Şairin ellerine uzanan, kalbinde var olan uzak bir alemin bu dünyaya ters düşen aksidir. Esasen dizelerde, baştan sona hiç bir yere ve hiç kimseye ait olamama hissi var. Kimsesizliğin ve ötelenmişliğin cehenneminde sönmek bilmez yangınlar. Ne vakit okumaya koyulsam, ruhumun göçtüğü uzak iklimlerden, uzak bir dünyadan

Niçin Unuturlarmış?

Unuttum sıcaklığını ellerinin Soğuk rüzgarlara alıştı ruhum Bir anlamı yok artık şiirlerinin Satırlarında erirken umudum. Gelir geçer yüzler hafızanda birer birer. İnsan ruhu bir istasyon uçurum kıyısında. Vakti gelen ruhu sonsuza dek terk eder. Ruh, yapayalnız kalır öylece; ve geceye usulca yayılır keder. Ellerinde sigaranın yoldaşlığını hissederken, gözlerinde bir hayalin yankısı.. Gerçeklerden kaçıp da sığınırken gecelere, gecelerde hüzünlerin tükenmez sancısı.. Sarıldık doyasıya bambaşka tenlere. Her defasında aldandık baharın yeşiline. Gidişleri  hatırlatan mevsimler değişse de ömür hep bahar kalacak sandık; oysa çorak bir bozkırdan farksızdan ruhumuz, yalnızlığın ve hissizliğin bomboş aleminde. Şimdi ruhum bedenim kadar yalnız Kendimle konuşmalar başlar içinde gecelerin Sesin yankı bulsa da zaman zaman kalbimde Bütünüyle unuttum sıcaklığını sözlerinin..

İntihar Zamanları

Woolf, Yesenin, Gorki, Pavese, Marmara ve Gary..  Kelimeler gerçek anlamını bulduğu vakit, güneşin doğuşu da bir anlam kazanacak; ölüm, ancak bu dünyayı sevmediğimiz vakit bizi sıcak karşılayacak.  Peki bu dünyayı sevmemek ve hatta bu dünyadan ve insanlardan ve onların davranışlarından nefret ediyor olmak, bir an evvel ölümü istemeyi gerektirir mi? Sevmediğimiz bir hayatı günbegün yaşayıp geçen onca zamandan sonra bomboş seneleri geride bırakmış olmak, bu dünyadan kaçmayı gerektirse bile bunu sadece ölümle mi yaparız?  İntihar etmek birçok kişinin kaçışı. Sorunlardan, sıkıntılardan en kolay kaçış yolu; çünkü hiç tecrübe etmediğimiz halde ölümün bütün acıları dindirdiğine inanırız. Ölüm, zihnimizdeki algısıyla acıları dindirmek için varsa, bizler bu dünyada zaten acılarla yüzleşmek için var olduk demektir esasen.  Yukarıda bahsettiğim yazarlar intihar ederek bedenen toprakla bütünleşmiş; fakat eserleriyle ve ruhlarında var olan sonsuz acıların derin terennümleriyle insanlık tarih

Sonsuz Özlem

Sen eski zamanlardan söylenmemiş bir şarkı Bitmemiş bir şiirde saklı gözlerindeki hüzün Sen ruhumun acılarına terk ederken aşkı Merhametin yeşerdiği bir mevsimdi yüzün. En sıcak hisleri saklar dudağında buselerin Benden özge kimse bilmez neler gizler gökyüzün Sen yalnızlığa açılırken kıyısından denizlerin Kalabalık limanları harap olur gönlümüzün. Ben sende var olmak kadar kaybolmayı da sevdim Yankı bulur hasretin radyolardan şiirlerden Ben senin ülkende kimsesiz bir mülteciydim Bir düş, ruhumu eriten; aşkım, özlemimsin sen..

Esarete Boyanmış Bir Kuş; Jerzy Kosinski

Zordur bir başka insanın yaşadığı acıları, sıkıntıları ve içine düştüğü sonsuz döngüde sessiz çırpınışlarını anlamak. Hele ki o insanın tecrübelerine uzak bir yaşantımız varsa.. Jerzy Kosinski, II. Dünya Savaşının başlangıcından 6 sene evvel çalkantılı bir dünyaya gözlerini açmış; insanların acımasız yüzünü henüz çocuk yaşlarında görmüştür. Dünya, insan denen varlığın menfaatleri ve hırsları neticesinde paramparça edilirken dünyaya gelmek, paramparça olmaya ve kırık dökük yaşamaya başlı başına bir sebep. Savaş mı daha acımasız insanlar mı? Ruhunda, ölümün soğuk nefesini gizler esaret. Yaşamlarımızda, kalbimizde yeşerttiğimiz naif duyguları, sırf o duygulara bir zeval gelmesin ve hislerimiz pekişsin diye bir başkasının kalbine sunar; bir nev'i o duyguları muhatabına emanet ederiz. Sonrası mütemadiyen yerle bir olmuş bir yürek ve o yüreğin taşıdığı kırgınlıklar olur. Polonyada Yahudi bir ailenin ilk ve tek çocuğu olarak dünyaya gelen Kosinski, annesinin 'çocuklarını koruma iç

Hasret

Bir söğüt altında uyku, Sessiz bir ikindi vakti.. Uyanmasam da kabrim olsa Söğüdün sardığı toprak Uyansam, Göğe uzansam Masmavi, sonsuz, berrak... Kalbim kırık. Vedâlar zor henüz kavuşamadan.. Toprak sararmış bedeni, Ruha dokunamadan. Solgun bir çiçektir yüzüm, Solgun; çünkü sevilmedi Okşanmadı ellerince Dudaklarınca öpülmedi.. Yüzüm solgun bir çiçekten arta kalan hatıra, Unutulmuş bir defterin satırları arasında.. Senin yazdığın satırlar, senin ellerinden izler, Yeni doğmuş bir kelebeğin umudunu gizler.. Yüreğimde bir özlem var Yüreğimin yarasında. Bana çok iyi geliyorsun biraz daha dur Bahar var avuçlarımda sana hasret güller var Tenine hasret, kokuna hasret en taze ıhlamur.. Sensiz gelen baharlarda kıştan izler var...

Sevgiliye

Şuh bir bahar sabahında, sensizliğin rüzgarına kapılmış kuşların penceremde buldukları şey senden kalan aşk kırıntıları. İnsanlar, birbirinden habersiz ve birbirinden uzak yıldızlar gibi bu çağda. Her biri parlamakta kendi içinde anbean ve her biri yitirdi farkındalığını sönüp giden yıldızlara dair. Yalnız sen, sen ey muhayyel âlemimde ruhumun sahibesi, tahayyüllerimde aşkımın mâbudesi, sen ey yaşama sevincime sebep gönlümün ilâhesi, gözbebeğim.. Sen farklısın herkesten. Bu çağ, bu insanlar ne kadar yıprattıysa beni, sen onardın bakışlarınla, sesinle, sevginle ve tebessümünle her bir zerremi. Yalnız sendin şimal yıldızına nazire yaparcasına parlayan ruhumun derinliklerinde ve bir tek ben yandım aşkına çıkmazlarda ölürcesine.. Ey beni bu dünyanın acılarından münezzeh eyleyip bambaşka bir âlemde sonsuz sevinç ve kederlere rapteyleyen sevgili! Ruhum ve kalbim her şeyiyle senin; bedenimse yalnızca bir sûretten ibaret ve sensiz bir âlemde bütünüyle zahiri..

Günaydın Sevgilim

Seni düşünüyorum Sesin yankılanıyor penceremde Gece çoktan bitmiş Güllere uzanıyorum, sana uzanıyorum Bülbüller dudaklarından aşk şarabı içmiş Yumuşacık sesinde merhameti seziyorum.. Yeni bir gün doğuyor ellerin ellerimde Bir kelebek yaratılıyor avuç içlerimde Sevgiye dair yazmak bu; bütünüyle sana dair Ve aşkımın günbegün filizlenip kalbinde yeşermesidir Yeni bir gün doğdu; ellerin ellerimde.. Bana ellerini vermiştin, ruhumda ayak izlerin.. Hatırana uyandığım bir başka gün; günaydın sevgilim..

Hayal ve Hakikat Arasında Kalan Hikayemiz

Üzülme Çağlamasın yanaklarında yağmurlar bu akşam Gözlerine bakarken ben uzanırdım semâya Sense yaralarınla meşgul, ruhunda keder gam Hatırla, Saadetle müjdelenir her masal sonunda. Hikayemiz maviydi, karasında gecelerin. Sonra hikayemiz karaydı bazen; içinde yaşadığımız masmavi günlerin, taze bahar mevsimlerinin ve ruha dokunuşlarıyla içimizi ürperten sevişmelerin.. Aşkın kalesinde muhafızlar histen, surlar yürekten ve savaşlar gözyaşından ibaret. Bizim kalemiz zamansız düştü; zaman, yenik yüreklerde ilaç değil esasen. Yenik bir yürek, içinde bir başka yenik yüreği barındırır. Bizim hikayemiz işte bu: yenilmiş yüreklerin içiçe geçtiği ve bu dünyadan başka bir dünyada, bambaşka bir zamana misafir olmuş iki ruhun birleştiği hikaye. Yazgımız birbirinden ayrık iki titrek küheylân Bazen sînesinde gökyüzünün iki ayrı yıldız Derin sessizliğinde uzun gecelerin anbean Senin isminle yankı bulur kainatım yalnız. Hakikat hep acı, hayaller davetkâr. Ayrı geçen bunca zamandan sonra

Yaradılışın Seninle İlgisi ve Sana Özlem

Sen aklıma gelince dünya yeniden yaratılır Gök kubbe yeniden, yeryüzü yeniden Ruhumda kırıklar ve yaralar onarılır Sarsılmaz bir inanç filizlenir derinden Sorma bu sensiz gecelerde kaç karat acılar Mevsim bahar olsa da yaprak döker tenimden Aheste esen rüzgarda senin kokun var Duyumsadığım an yaratılır mevsimler yeniden Bu gece ağlamaklı saatlerime dağıldı saçların Her saniye gözyaşları gibi taşıyorsun içimden Bana uzanıyormuş gibi ellerin parmakların Yumuşatır gecemi yalnızlığımın içinden Senin için şiirler yazıyorum ama yoksun Yokluğuna yazıyorum hatıran ile yaşayarak Sen ruhumun parçalarını aradığım yolsun Yalnız sen gel aklıma, ruhuma dokunarak.

Kendime Not

Bak mevsimler değişmekte sen görmesen de Zaman elinden kayıp giden bir rehber dilsiz Ruhunda senden parçalar çırpınır hâlen Kalbindeki makberde yatanlardı hissiz Aldırma karıncalanmış kollarındaki boşluğa Boşluklarda kaybolmadın mı ansızın zaten Gece gündüz kayıplarda bir köşede sessiz Bir şarkıyla avunarak savrulurdun bazen Zaman geçip giderken günler telafisiz Sarıldığın umutları tüketmekten yorgunsun Eskiyen bir ömre dair düşlerle sevişmekten Gerçekliğin limanından uzaklara yolcusun Yıllar hatalarını getirir doğrularını silerken Elinden akarken zaman huzurdan yoksunsun Bir rüzgarla toprağa karışır yapraklar erkenden Doğan güneşin hatrına bu pişmanlık son olsun.

Dünüm, Bugünüm ve Öyküm

Senelerin getirdigini haftalar götürür. Zaman büküldü içimde, sonsuz evrenimin çıkmazlarında. Ve burkuldu cigerlerime soludugum hava, telaşsız ruhumun sakin kıyılarında. Haftaların getirdigini seneler götürür.. Gönlüm, Nisan yagmurlarında ve gökkusagı şarkılarında raksa durmuşken tenimi okşayan rüzgârda eskilerden bir hava var. Eski senelerden, çocukluktan, özlemden. Eskimeye yüz tutmuş ancak hafızamda hep taze kalmış onca güzel görüntüden.. Estikçe dünyamı saran ve beni sonsuz bir karanlıktan kurtaran. Sustukça derinleşen bir dilde dinledim öyküsünü hayatın. Çalkantısız, kibirsiz ve benliginden sıyrılmış bir gönülden. Dinledikçe derinleşti ruhum okyanusçasına. Sevdim yüregimden geldigince, benimsedim, sardım, öptüm gözlerinden. Vakit, kimsesiz bir çocugun minik elleri gibiydi. Ruhum, nefti yeşili göllerin yankısında, yani öykünün tam kalbindeydi esasen. Sonra gökyüzü birden delindi. Ne güneş kaldı ne de renkler. Ne hatıralarla esen rüzgar ne de öyküsü hayatın. Geriye kalan iki

Ayrılık Şarkıları Vol.2

Guns N' Roses - This I Love Deniz Arcak - Eyvallah Pink Floyd - Wish You Were Here Düş Sokagı Sakinleri - Sen Yine Seni Sev Shamrain - To Leave Müslüm Gürses - Nilüfer Nazareth - Love Hurts Yavuz Çetin - Bilmem Neden İnat Ettim Whitesnake - Is This Love Nilüfer - Aşk Kitabı

Ayrılık Şarkıları Vol.1

Murat Kekilli - Bir Masal Rüzgarı Steelheart - She's Gone Düş Sokağı Sakinleri - Ayrılık Accept - Breakin' Up Again Barış Manço - Bahçede Hanımeli Scorpions - Born To Touch Your Feelings Cem Karaca - Sende Başını Alıp Gitme Elvis Costello - I Want You Ümit Besen - Tahta Masa Eleni Vitali - Gramma Kai Grafi Rafet El Roman - Affetmem Haris Alexiou - Fevgo Kıraç - Senden Başka

Şiir ve Yıldız

Benden özge bir yıldıza baglanmaz kimse, Kayıp giden agır agır bilinmez boşluklara. Bende özlem bir deryaya bir de gökyüzüne Ve, Mavisinde sallanmakta olan kayıp ruhlara. Aglamadım, Hislerime tercüman şiirlere  Ne Divan'da ne de Fransız mecmuasında Ne Güney Amerika'nın içsel şiirlerinde Ne de Meksikalı bir serserinin liriklerinde Çünkü Benden başka bir yıldıza baglanmaz kimse, Kayıp giden bir yıldız Sonsuz karanlıga Ve Bilinmezlige. Kaybetmeyi gökyüzüne baktıgım an kabullendim. Ulaşamam o yıldıza şiirlere ulaştıgım gibi Oysa o yıldıza ulaşmak aglatırdı beni. -Ve bir vakit olmuştu ben, Dünyayı yaşlı gözlerimden Uzun uzun sonsuzcasına aglamaklı seyrettim. Ve bir vakit dolmuştu ben... - O yıldızı sevdigim gibi kaybetmeyi de sevdim. Gökyüzüne baktıgım an kaybetmeyi kabullendim. Şimdi bilmem o karanlıkları aydınlatır mı, Bir zaman Ruhumda nur muştusuyla parlayan yıldız? Bir zamanlar dileklerimin kandili yıldız! Şimdi, Ha

Ruhumdan Kareler

   Aklımda yılların eskittigi görüntülere dair kareler, kalbimde bu karelere duydugum özlemin derin sızısı var. Yıllar, kimsesiz sahillerin kıyısına vuran dalgalar gibi. Ömrün kıyılarına gelir, gelir, gelir.. ve gider.    Huzurun rengine boyandım bir zaman yılların Bob Ross'lu çagında. Pitoreskin ruhumdaki yankılarıyla uyanırdım her sabaha. Kömür kokularının sardıgı soguk ve küçük bir şehrin derin yalnızlıgında bir çocuktum. Ve tüten bacalardan gökyüzüne yayılan dumanların ahenkten yoksun dansını seyreder, yaşlı bir çınar üzerinden uçuşan kuşların yuvaya dönüş çıglıklarıyla ev yolunu arşınlamaya koyulurdum.    Ruhumda tazeydi henüz, bugün yılların eskittigi görüntüler. Kış, zaman ötesine haykırırcasına karlı ve soguk. Düşen kar taneleri ise geçmişten gelen güzel haberler, anılar kadar tatlı ve ılık. Böyle anlarda daha da derinleşirdi pitoresk ve onun benligimdeki yankısı. Büyüdükçe tatsız bir şehir oldugunu düşündügüm yer bile o zamanlar naif bir ressamın elinden çıkmış bir tabl

Sensizlik

Hüzünlerin toplandığı bir şarkının ruhuma yankısıydı zaman Dünya dönüyor sensizliğe  Nehirlerdi ak teninde çağlayıp ellerime akan Durdurmak gelirdi içimden akıp giden ne varsa sana dair Ellerimden akip giden nehirlerine kapılan Senin mevsimlerin bana aşkı sunardı Benim mevsimimde çiçekler ayaklarını okşar Kuşçasına semâlarıma süzülen ruhunda açardı - Dünya dönüyor sensizliğe Yoruldum  Özlemek Sonsuz bir kuyuda yaratılmış masal Özlemek  Ellerinden içilmiş sonsuzluk suyuyla Sensiz Sonsuza dek yaşamak - Kelimeler seçiyorum cennetine misafir Yanaklarından öpmekle başlar bulutlar ilkin Düşlerde benimlesin biliyorum Bir zamanlar mavinin tonlarında seviştik Maviye boyadık sonra düşlerimizi bir bir Cemil Meriç ne kadar sevdiyse diyorum kadınını Benim sevgimde de bir noksanlık yok sana dair 'Gençliğim Allahsız bir çölde başıboş bir nehir gibi akardı. İçinde yüzen sen olmalıydın.' Sonra nehrin bittiği yerde kelimeler başlardı Gözleri

Düşler ve Sen

    Ihlamur kokulu düşlerden, söğüt dallarından ve maviye açılan penceremden sana uzandım. Uçuşur kelebekler, his dünyamın özlem dolu semalarında. Sonra, hissizliğe kapılmış bomboş bir dünyanın yükü ne kadar ağır olsa da, tebessümünle hafifler her an omuzlarımda. Geçmişten bugüne hep noksan geldik sevgilim. Fakat, bugünden dünlere noksan gitmeyelim.      Senin hatıranı buldum mavisinde dünyanın. Kış mevsiminde çiçeklere durdu benekli bir çift kelebek. Ruhumuzun ayrık durduğuna bir an bile aldanmadım. Bütün oldum seninle düşlerimde sevişerek. Ten bahçende mektupların eski ve yalın içtenliği, Sevgin bende filizlendi mürekkebi tüketerek.

Zaman ve İnsana Dair

     Bir zamanlar gelecek hayalleri kurmak, düşselliğin gönülde yarattığı huzur dolu ferah bir eylemin neticesiyken, şimdilerde böyle bir hayalin gönülde huzura vesile olduğunu söylemek güç. 90ların sonunda insanların şikayet ettiği ne varsa, günümüz dünyasında mumla arananlar listesinde de ilk sırada onlar var. Zaman yanıltır. İnsan yanılır. Tabii insanı yalnızca zaman yanıltmaz. Zamanla bağlandığı insanlar da yanıltır. Hangisi daha acımasız, zaman mı insan mı? Geçmişin sevinç ve kederleri bugün için bir hatıra ifade ediyor. Peki bugünün sevinç ve kederleri yarın için bize ne ifade edecek? Her gün unutmak istediğimiz manzaralara ve her gün unutmak istediğimiz duygulara sebep olan insanlarla dolu bugün, yarın için bize ne ifade edecek? Tecrübe dediğini duyar gibiyim. Pekala, insan tecrübe ettiği bir acıyı tekrar yaşadığı vakit, bu; kişinin tecrübeden yana dersini almadigini mi gösterir yoksa insanların gerçekten zamanla daha acımasız olduğunu mu? Bizler, tanımadığımız kimsele

Kitaptan Beyaz Perdeye; Okunmuş Film Önerileri

The Name of The Rose ( Gülün Adı ) Umberto Eco Kariyeri boyunca 5 ödül alan İtalyan yazar Umberto Eco, 2016'da aramızdan ayrılmıştı. İlk kitabı olan 'Gülün Adı' adlı eserinde Ortaçağ'a ait yaşam tarzının yanı sıra, kiliselerin ve mezheplerin insan üzerindeki psikolojik baskısını ve bu baskılara toplumun tepkilerini ve bu tepkiler neticesinde daha da alevlenen yönetim savaşlarını ele alır. Ortaçağ, Vatikan, Papa, mezhepler ve savaş konularına merakı olanların okuması gereken bir eser.  Öte yandan kitabı beyaz perdeye aktaran yönetmen Jean Annaud, başrollerde Sean Connery ve Christian Slater'a yer verdi. Filmin yapım yılı 1986 olsa  da çekimler ve kullanılan lensler gayet modern. Anna Karanina - Lev Tolstoy Edebiyata ilgisi olmayanların bile en az bir kitabını okuduğu Tolstoy'un en bilinen eserlerinden biri. Yanlış biri adama aşık olmak bir kadın için suç teşkil etmez ancak yanlış bir adamla yanlış bir aşkı paylaşmak bir kadının hayatında büyük sıkı

Ömür Özünde Özlemi Gizler

Nerede bir şiire ilişse gözlerim veyahut ne vakit içli bir şarkıya misafirlik etse ruhum, zihnimde yankılanır ismin ansızın. Özledim sesini. Sesinde, beni mavi düşlere davet eden derin hislerini. Bir rüzgar esecek biz paylaşacaktık. Sonra birbirimize ait olacak, düşler yaratacaktık. Belki gerçekliğin ince çizgisinden taşan ruhumu incitmezdi o vakit kalbimdeki sızın.  Bunu yapabilseydik, birbirimizin buğulu gözlerinden bakabilseydik şayet düşselliği, benliğimizi saran bize ait uzak dünyamıza, o vakit incitmezdi belki seni, aklına gelişlerim ansızın.. Kalbim bu gece yalnız bir dize şiirle: 'Özledim seni' Özlem, ruhumda hep benimle..

Kış Güneşi Müzik Önerileri

Mazzy Star - Flowers in December Ozzy Osbourne - Dreamer Düş Sokağı Sakinleri - Hep Böyle mi Olur Patricia Barber - Winter The Decemberists - January Hymn Vivadi - Winter ShamRain - Sound of Snow Bob Seger - Somewhere Tonight Johnny Cash - I See A Darkness Bruce Springsteen - Winter Song

Adsız Gidiş

Açık bir havada gökyüzüne bak; bizi göreceksin. Anlat bana biraz kendini. Seni yakından tanıyayım. Tanıyamadığım onca zamandan sonra yeni bir sen keşfedeyim. Sana yüklediğim manalar yerini bulsun artık. Hayır, yeni bir sen yaratma, yalnızca kendin ol, seni bileyim. Tanıdığım kadar sevebilseydim şayet, kalbim açık denizlere yol alan boş bir sandaldan farksız olurdu. Kapalı bir havada gökyüzüne bak, beni göreceksin.  Senin bu dünyaya açılan pencerelerinde bana dair manzara yok. Çünkü senin bu dünyaya açılan pencerelerin, senin düşüncelerinden ve sen merkezli bir his dünyasından ibaret. Narsist ruhun, yalnızlık ve soğuğa aşina ellerimden uzak. Ve sen uzakları, öylece durarak hiç bir zaman yakın edemeyeceksin. Şimdi vaktim ve benliğim, sen ve sana dair hissiyat ve materyalle dolu. Çünkü seni seviyorum. Ancak sen ve senin kalbin, bu geçici dünyada sadece sana ve çevrendekilere yeter. Bana yer yok. Düşler yalan, gerçeklerse sahteliğin kitabında önsöz yalnızca. Bir bahane yarat ve

Biraz Zaman Biraz Biz

      Yine bir yanlışın kalbimdeki derin akisleriyle başbaşayım. Yanılgıların yenilgilere dönüştüğü ruhumdan, zaman ve insanlar ve vermiş olduğum yanlış kararlar ve bu yanlış kararlardaki ısrarım çok şeyler kopardı. Hayatın henüz devam ettiği doğru ancak tutkusu yitik bir kalp için zaman ne kadar geçiyor olursa olsun, hayat yaşanıyor sayılır mı? Üstelik zaman, saat üzerinde ileri sarsa da zihnimde hep geriye gidiyorum. Ruhen payıma düşen şey yalnızca anılarsa, yarınları düşlemek iyimser yalanlara kanmaktan başka bir anlam barındırır mı?       Hayatın, bize aldırış etmeden akıp giden seyrinde hiçbir şey aynı kalmıyor ne yazık ki. Zaman, acımasızca çalıp giderken kapımızı, ruhumuz boşluk dolu manzaralara açılıyor zaman misafirliğinde. Boşluk diyorum, çünkü ne yaşanırsa yaşansın zamanla yitiriyor anlamını ve elde kalan yalnızca boşluk oluyor. Anılarsa her daim gönülde bâki, kabul. Ancak eskiyor işte zamanla ve anlamını bulacak olan yaşanmışlıklar, bilakis yitiriyor anlamını zamanla. İnsa